Dr. Halil ATILGAN

Çukurova'yı; Mersin-İskenderun sahil şeridinden, Güneydoğu Toroslar'ın eteklerine kadar uzanan mümbit topraklarla, bu toprakları takip ederek, kuzeyden bir yarım daire çizip, Taşeli Yaylası'ndan Amanos’lara kadar uzanan sıradağlar topluluğunun meydana getirdiği yerleşim birimleri olarak kabul edip yöredeki "Karacaoğlan Çığırmak" tabirini de bu coğrafya içerisinde değerlendirmek gerekir. Zira Çukurova'nın geleneksel müzik yapısı incelendiğinde dağıyla, ovasıyla bir bütünlük arz ettiği görülecektir.

Bu açıklamadan sonra : Çığırmak sözcüğünün anlamına bakalım.

Çığırmak : Bağırmak, haykırmak. ( TDK - Tarama Sözlüğü )

Çığırmak : Çağırmak, ses vermek, davet etmek, türkü söylemek, bir kimse hakkında iyi konuşmak, çığlık koparmak. (TDK - Derleme Sözlüğü)
Divanü Lûgat-it Türk'de ise: Çakrıştı-Çıkruşur- Çıkrışma "Boy birbirge çakrıştı" = Boy halkı birbirine çağırdı ". ( Oğuzca Çakrışur-Çakrışmak )

Çağıla : Bağırmak, çağırmak.

Bozla : Ses vermek = Bağırmak, bozlamak

Bozladı : "Titir bozladı, bağırdı." Dişi deve bozladı, bağırdı şeklinde ifade edilmektedir.

Çukurova'da "Karacaoğlan çığırmak," türkü çığırmak, bozlak söylemek, uzun hava söylemek yerine kullanılır. “Çığırmak” türkü söylemektir. Söylenecek türkünün sözleri kime aitse onun adı kullanılarak türkü çığrılır. Örneğin söylenecek türkünün sözleri: Dadaloğlu’na aitse Dadaloğlu, Deli Boran’a aitse Deli Boran, Köroğlu’na aitse Köroğlu çığıracağım şeklinde ifade edilir.

Karacaoğlan ülkemizde her bölgeye girmiş, türkülere, şarkılara söz olmuş, daha çok kırık hava türünde ezgilerle (Çukurova hariç ) halk müziğimizdeki yerini almıştır. Manisa'da:

"Ela gözlü benli dilber
Koyma beni el yerine
Altın kemerin olayım
Dola beni bel yerine "
Erzincan'da ise:

"Ela gözlerini sevdiğim dilber
Cihana saldırdı gözlerin beni
Bu dertten çürüyüp gider
Hasrete yandırdı gözlerin beni "

sözleriyle karşımıza çıkar.

Ayrıca; Erzurum'da, Sivas'ta, Manisa'da, Tunceli'de Gümüşhane'de, Kırşehir'de kısaca yurdun her yerinde sözleri Karacaoğlan’a ait türkülerin karşımıza çıkmasına rağmen, "Karacaoğlan çığırmak" sadece Çukurova yöresine has bir tabir olarak günümüze kadar gelmiştir. Diğer bölgelerimizde bu ve benzeri tabirler yoktur. Zira Çukurova Karacaoğlan'la özdeşleşmiştir.

Çukurova'da "Karacaoğlan çığırmak" çoğunlukla uzun havalar için kullanılır. Bunlarda sözleri Karacaoğlan'a ait bozlak formundaki uzun havalardır. Çukurova’da uzun hava söyleyen kişi bozlak söyleyeceğim, uzun hava söyleyeceğim diye bir ayırım yapmaz. Çukurovalının dilinde türküler "Karacaoğlan çığırmak" olarak ifade edilir. Onun için Çukurova'da Karacaoğlan halkın dilinde söz, telinde türkü olmuş, yüzyıllardan bu yana dilden dile, telden tele günümüze kadar gelmiştir. Hatta Karacaoğlan'ın geniş halk kitlelerine ulaşmasını sağlayan unsurlardan biri de "Karacaoğlan çığırmak " tabiri olmuştur.

Prof. Dr. Umay Günay: XVII. Yüzyıl Saz Şairi Çukurovalı Karacaoğlan ile İlgili Bir Değerlendirme adlı tebliğinde bu konuyla ilgili görüşlerini şöyle dile getirmektedir.

"Güney illerimizde Karacaoğlan destan kahramanı gibi kabul görmüş, zaman içinde Veli'lere ait özellikler de atfedilmiştir. Mutlu günler Karacaoğlan'ın türküleriyle kutlanırken, hastalara da Karacaoğlan türküleri okunmasının şifa vereceğine inanılmaktadır. Ayrıca mezarının dilek için ziyaret edildiği de bilinmektedir. Türkü söylemek anlamında ‘Karacaoğlan çığırmak’ deyimi kullanılmaktadır”.

Yunus Emre:

"Mevla'm aldı beni benden
Mevla'm seni isterim seni
Ben ağlarım dünü günü
Mevla'm seni isterim seni "
diyerek şiirlerinde "Aşkı hakiki" dediğimiz Allah aşkını terennüm etmiş, sevgisi, gönül teli hep Allah için çırpınmış.

" Sensin Kerim sensin Rahim
Allah sana sundum elim
Senden artık yoktur emin
Allah sana sundum elim "

diyerek de emin olunacak tek çarenin Allah olduğunu ifade etmiştir.

İşte Yunus Emre'deki Allah sevgisi ne ise Karacaoğlan'daki dünya ve insan sevgisi de odur. Yunus'un ilahi tarzında bestelenmiş şiirlerindeki sevgi Allah, Karacaoğlan'ın bestelenmiş şiirlerindeki sevgi ise Elif'e, Emine'ye, Hatçe'ye hasılı gördüğü her güzele aittir.

Yunus bir ilahisinde "Sensin Rahim sensin Kerim" derken Karacaoğlan ise türküsünde:

"Ben seni seviyom can ile candan
İnsan kemlik görmez sevdiği yardan
Canım esirgemem billahi senden
Götür sat pazara kölem var diye"

diyerek sevdiğinin pazara götürüp satmasına dahi müsaade eden bir mecazi bir aşk yaşamaktadır. Karacaoğlan'ın Çukurova'da, diğer bölgelerimizde birkaç türküsünün dışında hepsi bir kıza, geline, gönlündeki güzellere yakılmıştır.

Sivas'tan Halk Müziğimize karışan ve sözleri Karacaoğlan'a ait şu türküye kulak verelim:

"Ulu Tanrı'm seni övmüş yaratmış
Baş eylemiş güzellerin üstüne
Siyah zülfün tel tel etmiş taratmış
Salıvermiş ince belin üstüne "

Karacaoğlan söyleyeceklerini en kestirme yoldan sade ve açık bir dille ifade etmiş, süse ve gösterişe önem vermemiştir. Geleneklerine bağlı olduğunu her türküsünde yaşamış, sazını hep sevgi için dile getirmiş. Bir telinde kızları, diğerinde ise gelinleri konuşturmuştur. Karacaoğlan'da kızların, gelinlerin ayrı bir yeri vardır. İçel Huzurkent'ten Ahmet Kocayel'den derlediğim kızlarla ilgili şu türküsünde bu duygusunu açıkça ortaya koymaktadır.
"Akça kızlar göç eyledi yurdundan
Koç yiğitler deli olur derdinden
Gün öğle sonu da belin ardından
Saydım altı güzel indi pınara

El atıp derecek Hatce'nin gülü
Can için saracak Ayşe'nin beli
İkisi hempalı bir de döndeli
Emine'm çok içti kandı pınara

Üçü uzun boylu kaşların süzer
Üç orta boylu zülfünü süzer
Sanın akça ceren bir çölde gezer
San’kınalı keklik indi pınara

Karacaoğlan bunu böyle söyledi
İndi aşkın deryasını boyladı
Kızlar gitti diye pınar ağladı
Acıştı yüreğim yandı bu nara "

Karacaoğlan'ın türkülerinde daha önce de söylediğimiz gibi temel konu aşktır. "Denilebilir ki tabiat bu aşkın dekoru, özlem ve ayrılıklar da onun tuzu biberidir. Kızlar kalbinin çırası, gelinler ise dertli gönlünün lokmanıdır. Hiçbirinden vazgeçmez. "

"Gelin leblerin beste
Kız eyledi beni hasta
Gelin şeker şerbet tasta
Kız petekte bala benzer "

dizelerinde olduğu gibi, yukarıdaki düşünceyi de doğrulamış olur.

Karacaoğlan'ın türkülerinde sevmek ve sevilmek hep birinci plandadır. Bu duyguya hiç kimse karşı koyamaz. Onun için; sevmek sevilmek, sevişmek duyguların en güzelidir. O'na göre bundan daha önemli bir duygu da yoktur. Zaten türkü sözleri incelendiğinde bir sevişme üslubu, edası görülecektir. Bu edasını tomurcuk memeler, gül memeler, zemzem pınarı diyerek pervasızca ortaya koymuştur. Çukurova'da bozlak formunda okunan aşağıdaki türkü sözleri de bu düşüncesini açıkça ifade etmektedir.

"Seherde uğradım dostun köyüne
Hoş geldin sevdiğim in dedi bana
Tomurcuk memesin verdi ağzıma
Yorgun sevdiğim em dedi bana "

Yine Gümüşhane'den TRT repertuvarına giren ve sözleri Karacaoğlan'a ait şu türkü de aynı düşüncenin bir ürünü olarak karşımıza çıkmaktadır.

"Aşağıdan gelir Kerem'in yârı
Taramış zülfünü vermiş tımarı
Ak göğsün üstünde zemzem pınarı
İçip susuzluğum kandıramadım "

Daha önce bahsettiğimiz gibi birkaç türküsünün dışında kalan tüm türkülerinde temel konu aşk idi. Ancak; halk müziği repertuvarına Çorum'dan giren yanlışlıkla Pir Sultan mahlasıyla kayıtlara geçen nasihati adeta bir anayasa gibidir. O bu türküsüyle; kızı, gelini, tomurcuk memeleri, ağ sineleri bir kenara bırakıp insanları insanca davranışa, mütevazı olmaya, hatırdan, gönülden geçici olmamaya davet etmektedir...

" Dinle sana bir nasihat edeyim
Hatırdan gönülden geçici olma
Yiğidin başına bir iş gelince
Onu da yâd ellere açıcı olma

Mecliste arif ol kelamı dinle
El iki söylerse sen birin söyle
Elinden geldikçe sen iyilik eyle
Hatıra dokunup yıkıcı olma

Dokunur hatıra kendisin bilmez
Asilzadelerden hiç kemlik gelmez
Sen iyilik ette o zayi olmaz
Darılıp da başa kakıcı olma

El ariftir yoklar senin fendini
Dağıtırlar tuzağını fendini
Alçaklarda otur gözet kendini
Katı yükseklerden uçucu olma

Muradım nasihat bunda söylemek
Size layık olan onu dinlemek
Sev seni seveni zayi etme emek
Sevenin sözünden geçici olma

Karacaoğlan söyler sözüm başarır
Aşkın deryasını boydan aşırır
Seni bir mecliste hacil düşürür
Kötülerle konup göçücü olma "

Hayatı çok seven Karacaoğlan'ın beli başlı üç derdi vardır. Ayrılık, yoksulluk ve ölüm. Bu dertler onun can düşmanıdır. Ayrılık ve yoksulluk ne ise de; hele ölüm... Kapıya konacak cinsten değildir. O bu konudaki düşüncesini Şanlıurfa'dan halk müziği repertuvarına giren "Gele gele geldik bu kara taşa" diye başlayan türküsünde şöyle dile getirmektedir.

"Karacaoğlan derki kondum göçülmez
Acıdır ecel şerbeti içilmez
Üç derdim var birbirinden geçilmez
Bir ayrılık bir yoksulluk bir ölüm "

Karacaoğlan dizeleri semah ezgilerine de söz olmuş. Rahmetli Nida Tüfekçi'nin Sivas Divriği'den Mahmut Erdal'dan derlediği Turnalar Semahı buna en güzel bir örnektir. Üç bölümlük semahın ilk iki dörtlüğü Hekimhanlı Esiri’ye aittir. Şiir beş kıtadan ibaret olup, ilk defa 1934 yılında Sivas Halk Şairleri toplantısında (Sivas Âşıklar Bayramı) Âşık Süleyman tarafından okunmuş, Ahmet Kutsi Tecer tarafından kaleme alınmış, Musiki Mecmuasında yayımlanmıştır. Bazı dizelerin değiştirilerek semahın ilk bölümüne adapte edilen şiirin orijinal dörtlükleri şöyledir.

" Ne yaman firkatli inilenirsin
Sarı turnam siynen yarelendi mi
Neye el değmeden sinirlenirsin
Telli turnam siynen yarelendi mi

Yoksa sana yâd düzen mi düzdüler
Yad el degüp perdelerin bozdular
Tellerini haddeden mi süzdüler
Sarı turnam siynen yarelendi mi"

Bu dizelerden sonraki sözler Karacaoğlan'a aittir. Karacaoğlan'a ait olan sözler üç ayrı şiirden alınmış. Dörtlüklerden bazı dizeler değiştirilerek semahın sözleri meydana getirilmiştir.

Halk müziği repertuvarına giren sözleri Karacaoğlan'a ait olan çok
türkümüzde Turnalar Semahındaki gibi değişiklikler yapılmış, Karacaoğlan'a ait şiirler cömertçe kullanılmış, ifade ettiği ana temanın üstüne başka sözler eklenerek anlam ve akıcılık bozulmuş, kaş yapayım derken göz çıkartılmıştır. Ülkemizde Karacaoğlan çığırmak deyiminden hareketle büyük ustanın yaklaşık 94 şiiri halk müziği ezgilerine söz olmuş, bunun 23 tanesi uzun, diğerleri ise kırık hava tarzında bestelenmiştir. Hâsılı Karacaoğlan; yapılan yanlışlıklara rağmen halk müziğimizle bütünleşmiş, sazıyla sözüyle sevdasıyla, sevgisiyle milletimizin gönlüne taht kurmuştur. O'nu anlamak için;

"Ay doğup da şafak atmakta sandım
Meğer yârin düğmeleri çezilmiş"
dizelerindeki teşbihi, Çorum'dan bozlak formuyla halk müziği repertuvarına giren;

"Bakmaz mısın Karacaoğlan halına
Garip bülbül konmuş gülün dalına
Kadrin bilmeyenler alır eline
Onun için ayrı biter menevşe "

dörtlüğünde ki kadir kıymet bilme ifadesini çok iyi değerlendirip analiz etmemiz gerek. Değerlendirme böyle olursa Karacaoğlan çok daha iyi anlaşılacaktır. İşte o zaman yüreği sızlamayacak, gözü arkada kalmayacaktır.

KAYNAKCA

1-Prof. Dr. Umay Günay - XVII. Yüzyıl Saz Şairi Çukurovalı Karacaoğlan İle İlgili Bir Değerlendirme. II. Uluslararası Karacaoğlan-Çukurova Halk Kültürü Sempozyumu Bildirileri -Adana 1993.
2- M. Aziz Bolel -Yunus Emre Hazretleri -Hayatı -Divanı-Uğur Matbaası Eskişehir 1983.
3- Mustafa Necati Karaer -Karacaoğlan - Hayatı, Sanatı, Şiirleri-Tercüman 1001 Temel Eser
4- Tahir Kutsi Makal -Karacaoğlan-Toker Yayınları İstanbul 1973.
5- Ahmet Adnan Saygun -Karacaoğlan -Doğuş LMT. O. Matbaası Ankara 1952.
6- Sıtkı Soylu Karacaoğlan - Mut Kaymakamlığı Kültür Yayınları No: 1, Mut 1974.