Âşık Şenlik 1853 yılının yaz aylarında Ardahan iline bağlı Çıldır ilçesinin Suhara köyünde dünyaya geldi. Babası Molla Kadir ağa, annesi Zeliha hanımdır. Asıl adı Hasan olup, şiirlerinde Âşık Şenlik ve Sefil Şenlik mahlaslarını kullanmıştır.
Kuzey Azerbaycan Borça’lı bölgesinde Şemsettin hanlığına bağlı olarak yaşayan Karapapak boyundandır. Bu bölge 1828 yılında yapılan Türkmençay anlaşmasıyla Rusya’ya bırakıldı; Karapapaklar da Çıldır ve civarına göç ettiler. Aşık Şenlik’in dedeleri de on beş aile ile birlikte gelip Çıldır’ın Karasu bölgesine yerleştiler.
Çocukluğunda çiftçilik ve hayvancıkla uğraşan Şenlik gençliğinde de avcılığa merak sardı. Bir gün avlanmak için gittiği yerde yağmura yakalandı ve ıslanmamak için bir ot yığınına girdi. Yağmurun dinmesini beklerken de uykuya daldı. Kendisini arayan köylüler tarafından aradan iki gün geçtikten sonra bulundu. Şenlik bitkin bir haldeydi. Eve getirerek yatağa yatırdılar.Bir süre hiç kimseyle konuşmadan hasta yatan Şenlik’i köylüler ziyarete geldiler. İçlerinde köy imamı da vardı. Durumunu soran köylülere;
Yığılın ahbaplar yâren yoldaşlar
Bir sağalmaz derde düştüm bu gece
Hikmet-i pir ile ab-ı zülâlden
Kevser bulağından içtim bu gece
Kudret mektebinde verdiler dersi
Zahirde göründü arş ile kürsî
Hıfzımda zapt oldu Arabî Farsî
Lügat-i imranı seçtim bu gece
diyerek rüyasında bade içtiğini, Şenlik mahlasıyla birlikte âşıklık dersi aldığını, Arapça ve Farsça öğrendiğini, ayrıca tanrının cemâlini gördüğünü söyledi. Bundan sonrası Âşık Şenlik için yeni bir dönemdi. Söylediği şiirler dilden dile yayılıyor, şöhreti günden güne artıyor, halk arasında çok seviliyordu. En ünlü beylerin, ağaların; kısaca bulunduğu tüm toplantıların baş konuğuydu.
19 yaşında dönemin önde gelen âşıklarından olan Âşık Nuri'den saz dersleri aldı. Kars, Ahıska, Borçalı, Tiflis ve Revan'ıdolaştı. Çağının ünlü ozanlarından Feryadi, Mazlumi, Sümmani, Aşık Abbas ve İzani ile deyişmeler - atışmalar yaptı. Bu atışmaların çoğunda da doğaçlamadaki üstün yeteneğiyle rakiplerini mat etti. Kendisini en çok zorlayan ozan, yakın arkadaşı Sümmani oldu.
Şenlik’le Sümmani, bir kardeş gibi yaşadılar. Söylentiye göre bir atışmalarında her ikisi de uzun süre çaba harcayıp, iyice yoruldular. Ancak atışmayı kesmek istemiyorlardı.Şenlik'in annesi içeri girdi her ikisine de kardeşsiniz anlamına gelmesi için göğüslerini göstererek atışmayı bitirdi.
Şenlik âşıklığının yanı sıra, haksızın karşısında, haklının yanında olançok cesur biriydi. 1877-1878 Osmanlı-Rus savaşının olduğu dönemde yöredeki milis kuvvetlerinin yanında yer aldı. Yazdığı kahramanlık destanlarıyla ve koçaklamalarıyla onlara moral verdi, bir bakıma direnç kaynağı oldu.
1913 yılında Revan Han'larından birinin düğünü vardı. Geleneklere göre toy babası “hikaye yarışmasıyla” seçilecekti. Hanlardan biri adına yarışmaya katılan Bala Mehmet,Âşık Şenlik’in “Lâtifşah” adlı hikayesini anlatarak yarışmayı kazandı. Toy babası seçimini kazanan Bala Mehmet’i, bazı Han'larsıkıştırarak, hikâyenin ustasını Revan’a getirmesini istediler.
Hanların baskısı üzerine Çıldır’a giden Mehmet, ustası Şenlik'i alarak Revan'a götürdü. Oradaki âşıklar Şenlik'in atışmalarda sürekli yendiği, bağladığı kişiler olup, Aşık Şenlik'e kin besleyenlerdi. Revan'da yapılan atışmalarda da yenildiler. Zaten kinli olan bu aşıklar, Şenlik'e bir tuzak kurarak, yemeğine zehir kattılar.
Hastalanan Aşık Şenlik, trenle Arpaçay'a kadar geldi, Dilaver köyünde iyice fenalaştı ve orada öldü. Cenazesini Akbaba'nın Hozu Köyü'ne, oradan da doğduğu köy olan Suhara’ya getirerek defnettiler. Daha sonraları köyün adı Aşık Şenlik Köy'ü olarak değiştirildi.
Âşık Şenlik Halk Şiirimizin temel taşlarından birisidir ve özellikle doğulu ozanları çok etkilemiştir. Şiirlerinde akla gelebilecek her türlü konuyu işlemiş, Azeri lehçeyi ve Karapapak ağzını en etkili biçimde kullanmıştır.
Eserlerinde Halk şiirimizin en sevilen hece ölçüsü olan 11 heceli koşma, ve 8 heceli semaî kalıplarının en güzel örneklerini gördüğümüz Âşık Şenlik bir çok ozana da ustalık ederek yetiştirmiş, değerli bir ozanımızdır.
Mevla’yı seversen konak et beni,
Bu gece eğlenir, yatar giderem.
Gözden ırak olup gönülden cüdâ,
Derbeder olurum, iter giderem.
Çırağ yakıp yanımızda oturma
Zahmet edip, eve haber götürme
Bir içim su bir lokma nan getirme
Niyet edip oruç tutar giderem
Mevla’yı seversen tan etme bize
Hak kulun ayıbın vurmadı yüze
Coşkun seller gibi akıp denize
Bıldır yağan kardan beter giderem
Çıldırlı Şenlik’im aşk hevesinde
Üryan gönlüm gezer abdal postunda
Kahve ocağında peyke üstünde
Yorgansız döşeksiz yatar giderem
ihsanozturk.com